Narsistik kişilik bozukluğu patolojik olan abartılı bir üstünlük ve öz değer duygusu olarak adlandırılır. Narsisistik kişilik bozukluğu olan insanlar başarısız olmak, onaylanmamaktan korktukları ve içten içe kendilerini önemsiz ve korunmasız hissettiklerinden dolayı kendilerine aşırı odaklanır. Bu bozukluğu olan insanların iç dünyası, öz saygısı son derece dengesizdir ve dış etkenlere bağlıdır. Ayrıca, gösterişli özgüven bir savunma mekanizması olarak utanç, reddedilme ve eleştiriye olan duyarlılığı gizler. Narsisistik bir kişilik bozukluğu empati eksikliği ile karakterize edilir, böyle insanlar üstünlüklerini hissetmenin bir yolu olarak baskın olma, kibir ve başkalarını aşağılаma eğilimindedir. Çok sık görülen semptomlar agresif tepkiler, saldırganlık ve depresyon olarak ortaya çıkar. Bu yaygın bir depresyondur, ancak dikkatli bir şekilde incelendiğinde, nedeni olumlu bir geri bildirim eksikliğinden kaynaklanır. Psikanaliz bakış açısına göre, erken çocukluk dönemi yaralanmaları - kelimenin tam anlamıyla mutlaka şiddet değildir, en çok ihmal, reddetme - bir insanın onları telafi etmek istediği gerçeğine yol açar. Bazen de tam tersi, aşırı övme ve ilgi ebeveynlerin tarafından çocuğun yetişkin hayattaki herkesten gerçekleşecek imkansız olan bir beklentiye girmesini sağlar ve çevresindeki herkes ebeveynlerin onu sevdiği gibi sevmeli düşüncesiyle büyür. Narsisistik kişilik bozukluklarının psikoterapisinde en etkili yaklaşımlar bilişsel davranışçı ve psikodinamik terapilerdir. Bilişsel davranışçı terapinin amacı bizi seçim özgürlüğümüzden mahrum eden ve bizi bir şemaya göre hareket etmeye iten klişelerden ve önyargılı fikirlerden kurtarmaktır. Bu metod gerekirse kişinin hep doğru sandığı bilinçsiz “otomatik“ olan inançlarını yok etmeye yönelip onun yaşadığı çarpık gerçekliğini düzeltmektedir, böylece hastanın öz ve dünya algıları tekrar gözden geçiriliyor. Hastanın düşünce özünde yatan “En iyisi olmalıyım, bana hayran olunmalı, diğer insanlar taleplerimi yerine getirmeli” mahkumiyeti bilinçdışı olsa da terapi sırasında yavaş yavaş kaybolmaktadır. Narsistik kişilik bozukluğu kişilerle olan birlikteliğinden ağır bir şekilde acı çeken insanlar olduğundan dolayı, böyle durumlara da etkili bir sistematik aile terapisi var. Terapi sağlıklı bir aile ilişkileri kurma ve doğru bir şekilde sorun çözmeleri için öğrenme olanağı tanıyıp aile iletişim tarzı ile çalışır. Bilişsel davranışçı psikoterapide hasta mahkumiyetleriyle karşılaşır ve onun için ne kadar doğru oldukları ve kendi hayatına herhangi bir zarar getirip getirmediklerine bakar, yerine kendisi ve yakınları uğruna daha işlevsel, olgun ve gerçekçi fikirlerle yer değiştirmeye yönelir. Yakınları ise sorunun özünü daha iyi anlamaları için narsistik kişilik bozukluğunun özünü anlamaları gerek, bunun bir hastalık olduğundan şüphe duyulmamalı. Sonuç olarak her iki taraf için uzun ve katlanması kolay olmayan bir yolculuk olacak, ama asıl soru bir kişiyi narsistik kişilik bozukluğundan tamamen kurtarmanın mümkün olup olmadığıdır. Bu konuda kendi alanında uzman bir kişiye danışmak hastanın ve çevresinin yaşamını büyük ölçüde kolaylaştırabileceği bir gerçeği var. Bilişsel bir psikoterapistle çalışırken, hasta kendi düşüncelerin değiştiğini, belirtilerin gittiğini ve yaşamın düzeldiğinin zamanla farkına varır.